Ha sen gittin ya şimdi, özlemiş misin evini? Ben hiç hoşnut değilim senin
başka bir ülkede, başka bir şehirde olmandan. Gerçekten nefret ediyorum, hiç
hoşuma gitmiyor. Açıkçası gerek görmüyorum. Hadi tamam sen gittin, evindesin
şimdi, ben de evimdeyim, peki ne yapıyorum? Bira içiyorum, müzik dinliyorum. O
kadar. Düşünmemeye çalışıyorum, seni düşünmemeye çalışıyorum. Ama olmuyor.
Belli de etmiyorum ama, değil mi? Hiç belli değil, seni düşündüğüm. Sanki başka
bir derdim varmış ya da hiç derdim yokmuş gibi evimde oturmuş pazartesi
gecesini içerek geçiriyorum. Sanki yarın ben değilmişim gibi işe gidecek olan.
Şu anda evinde olmasaydın bile yine yanımda olmayacaktın zaten. Ne fark
edecekti ki? Kız arkadaşınla olacaktın büyük ihtimal, ben de başıma ağrılar
girerek oturacak seni bekleyecektim, belki ararsın, gelirsin diye. En nefret
ettiğim durum da bu zaten. Ne ki bu? Ben ne oluyorum, kim oluyorum ki?
Arkadaşın değilim, sevgilin değilim, ama arkadaşın gibi davranıyorum
diğerlerinin yanında, ama biliyorum ki değilim. Bir zamanlar öyleydim, şu an
değilim. Sevgilin de değilim. Arada kalmış saçma sapan bir insanım. E peki sen
benim neyimsin? Arkadaşım mısın, sevgilim misin? Hayır, ikisi de değilsin.
Keşke sadece bir tanesi olsan. Bu sıfatlardan bir tanesini sana
yapıştırabilsem. Evet, tanıştırayım, O benim arkadaşım ya da O benim sevgilim.
Kendi içimde bile bunlardan birini söyleyemiyorum senin için. Ama diğerlerinin
yanında, evet O benim arkadaşım.
Yalan!
Ben inanmıyorum ki söylediğime, peki ya
diğerleri inanıyor mu? Bakmıyor muyum sana hayran hayran ya da bakmıyor musun
bana hayran hayran. Hayır, bakmıyorsun, o kadar zarifsin ki. Kendimi o kadar
küçük, rezil hissediyorum ki. Sonra ne oluyor peki? Geliyorsun, sarılıyorsun,
geçiyor, yine ben dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Keşke olmasam, keşke bitse
her şey vazgeçsem senden. Sonra da devam etsem hayatıma.
Ama keşke her şey bu
kadar kolay olsa da keşke hiç “keşke” dememiş olsam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder