30 Haziran 2013 Pazar

Kim bilir?

Ufak bir erkek çocuğu olarak doğdum. Maviler içerisinde büyüdüm, spor ayakkabılar, kibirli papyonlar. Sonra pembelere ilgi duymaya başladım. Pembe elbiseler, çiçekli ayakkabılar, dantelli şapkalar.
Şimdi ise file çoraplar, mini etekler, apartman topuklu ayakkabılar içerisindeyim, sokakta, bir başıma. Yanımda bana benzeyen insanlar, önümde duran arabalarla.

Kimse hayatın zor olacağını söylememişti küçükken, bu kadar acımasız olacağını da.
Ailemi görmeyeli 12 sene oldu, annemin, babamın, kardeşimin yüzünü unuttum. Sadece evimde duran fotoğraflarından hatırlıyorum onları. Belki de görsem bile tanımam. Yanlarından geçmişimdir defalarca, kim bilir? Onlar beni tanıyabilir mi ki, ben de değiştim. Hatta ben değiştim, onlar aynı kaldılar. Evden ilk ayrıldığımdaki ben ile şu an mevcut olan ben, aynı ben değil. Değiştim, acımasızlaştım, ki hayat da acımasızlaştı. Herşey buğulu, herkes zalim, herkes acımasız.

Yine de, seviyorum yaşamayı, yine de seviyorum önümde duran arabaları, içerisindeki adamları, her ne kadar onlar benden nefret etse de, sadece arzularını tatmin eden bir hayat kadını ya da adamı, ne derseniz deyin olsam da, BEN YAŞAMAYI SEVİYORUM.

VAZGEÇMEYECEĞİM, GÜN GELECEK BENİM DE NORMAL BİR HAYATIM OLACAK, TIPKI SİZİN GİBİ. Belki de bir plazada çalışacağım, küçük değersiz bir plaza insanı olarak, kim bilir? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder